31 Ekim 2013 Perşembe

Beklemek...

Beklemek; Bir iş oluncaya, birisi gelinceye kadar kalmak/durmak...

İnsanların hayalleri vardır, amaçları, olmasını istedikleri... Bunları gerçekleştirebilmek için oluşması gereken şartlar da vardır... Çabalar durur insan şartları yerine getirebilmek için, çalışır durur. Ama bazen elde olmayan sebepler de vardır hayallerini gerçekleştirmeyi engelleyen. Sorunun doğru cevabı gelmez aklına işaretleyemez, çalışmak para kazanmak istersin ama başvurularına cevap gelmez, kapıları ardına kadar açar ama o kişi hiç gelmez... 

Ve o an sadece beklersin... Elinden başka hiç bir iş gelmez. Öylece oturur beklersin. Sana etrafındaki insanlar da yardımcı olamaz. Teselliyi bazen şarkılarda ararsın, bazen bir çocuk gülümsemesinde, bazen ise gökyüzünde... 

Beklemekten sıkıldığın an açarsın radyoyu ve o an çalan şarkı sana umut verir. Beklediğin şeyi anlatır sana. Hayallerini daha da kuvvetlendirir. Heh! dersin olacak bu iş! keyifle beklemeye başlarsın. Ya da teselli verir sana o şarkı boşuna ümit etme der. Seni farklı yerlere yönlendirir, farklı emellere...

Bazen bir çocuk sana öyle gülümser ki neyi beklediğini unutursun bir anda... Bütün mutluluğun o çocuğun yüzündeki bir parça gülümseme olmuştur. Beklemekten vazgeçmezsin ama beklemenin o sıkıcılığı verdiği kötü hisler bir anda kaybolur ortadan sen artık mutlu bir insansındır! 

Güzel geceler vardır. Gökyüzünün pırıl pırıl parladığı, Ay'ın geceyi aydınlattığı ve yıldızların bol olduğu geceler.. İşte o geceler sevdikleriniz ve bekledikleriniz gök yüzündedir... Beklemek artık manasızdır. O zaten gökyüzünden bakıp gülümsüyordur. Belki dokunamazsın ama senin içini oradan da ısıtır. İçini huzurla doldurur ve seni mutlu eder. Yanındaymış gibi sevindirir. Seni hiç yalnız bırakmaz ve bir gün yanında olacağının, gerçekten sana dokunacağının müjdesini verir. Beklemek artık güzel bir şeydir. Zaten görüyorsundur onu ve gördüğün hiç bir şey sana uzak değildir. Bir adım ötesi sesini duymaktır. Ondan sonrası dokunmak ve en nihayetinde sarılabilmektir sıkı sıkı... 

Herkesin beklediği bir iş, bir telefon, bir mektup, kapıdan girmesini istediği bir kişi vardır.. Beklemek sabır gerektirir ve sabrın sonunda mutluluk kucaklayacaktır tüm bedenleri...


18 Ekim 2013 Cuma

Bizim Yalnızlığımız...


Yalnızlık veya yalnız kalma bir insanın boşluk duygusuyla karışık kendini dünyadan kopmuş hissetme duygusudur. Yalnızlık arkadaş eksikliğinden veya başkalarıyla birlikte olma arzusundan daha da öteye giden bir duygudur. Yalnızlık çeken insan kendisini toplumdan kopmuş hisseder. Başka insanlarla anlamlı bir iletişime girmekte zorluk çeker. Yalnızlık çeken insan içinde bir boşluk veya kopukluk hisleriyle doludur.

Yalnızlık duygusu sıradan bir yalnız olma halinden değişiktir. Bazen insanlar bilinçli olarak tek başına kalmayı tercih ederler ve yalnız olmaktan zevk alırlar. Bu yalnızlık duygusundan farklı bir durumdur. Yalnızlık duygusu istek dışı bir yalnız kalma durumundan dolayı ortaya çıkar. 


Bizim yalnızlığımız ise puslu ve soğuk bir son bahar akşamıydı... Sis perdesi gözlerimizin önünü kapatmış hiç bir şeyi göremiyorduk. Kulaklar buz kesmiş sesleri işitemiyorduk. Üflesek sis perdesi aralanacak görebileceğiz, yalnız kalmayacağız. Bir adım atabilsek dokunabileceğiz ama gücümüz yok. Seslenmeye çalışsak yapamayacağız çıkmayacak boğazdan o kısa cümleler. 

Yalnız kalmak bizim kaderimiz olmuş. En güzel yaptığımız şey buydu belkide şu hayatta. "Yalnız kalmak" Kimse bizden daha güzel yalnız kalamaz gibi. Zamanla bu işten zevk de alacağız galiba... Tam birisi çıkıyor ortaya heh! diyorsun bu sefer olacak ama sonra gene sis perdesi ve yine aynı yalnızlık...

Yalnız kaldığın zaman birisinin çıkıp gelmesini bekliyorsun. Bir ses, bir dokunuş veya daha fazlası.. Ne bir mektup yazanın oluyor ne de bir kart atanın. Sonra alıyorsun kalemi kağıdı eline başlıyorsun yazmaya;"İnsanın kendine mektup yazmasıdır yalnızlık." yazıyorsun kendi kendine. Yapamayacağın tavsiyeler veriyorsun, kendi kendine empati kuruyorsun ve bitiyorsun, kağıdı katlayıp bir köşeye bırakıyorsun bir daha açılmamak üzere. O mektubu okumuyorsun.

Yalnızlık; parmak ucunda açılan bir kağıt kesiğidir. Görünüşte hiç bir iz yoktur ama ne bir iş yapabilirsin ne birşey tutabilirsin sadece acısını çekersin. Kimse merhem olamaz o kesiğe sadece sen "yalnız" ve "bir başına..."


Hüseyin Türker