18 Nisan 2015 Cumartesi

Ayrılık... Sahi, Nedir Bu Ayrılık?

Sahi, nedir ayrılık?

Kimine göre her sabah yatağında tek başına uyanmaktır ayrılık. En güzel film için tek kişilik bilet almak, çay içtiğin bardağın yanına bir bardak daha koyamamaktır. Yaptığın yolculuklarda yanındaki koltuğa hiç tanımadığın bir insanın oturacağını bilmek, gelen bir kutlama mesajında sevdiğinin adını göremeyeceğinden emin olmaktır ayrılık. 

Eşli gidilen yerlere gidemiyor olmak, bir davetiyenin üstünde sadece kendi adını okumaktır ayrılık. İnsanların gezmek için iple çektiği pazar gününü haftanın günlerinden silmek, ne kadar yoksul ya da varlıklı olursan ol, yalnızlığa ortak olacağını bilmektir ayrılık.  

Hayatın bir yerine tekrardan tutunamayacağını öğrenmek, belki de yalandan gülen bir insana başka bir yalanla, yalan söyleyen bir gülümsemeyle merhaba demektir ayrılık...

Peki ya gerçek bir ayrılık?

Belli bir şartı var mıdır ayrılığın kalıcı bir ayrılık olabilmesi için? 

Ya da "gerçekten ayrıldık" demek yeterli midir? 

Bana göre asla...  Sözüm başka bir semt ya da kente gidenlere değil. Sözüm başka bir dünyaya gidenlere
Hani, "Toprak sevdiklerimizi zamansız alıyor" derler ya, işte tam da bundan bahsediyorum. Acaba bize verdiği meyvelerin, çiçeklerin ya da güzelliklerin karşılığı mıdır toprağın sevdiklerimizi bizden alıyor olması? Ya da bastığımız her toprak tanesinin canı acıdığı için midir sevdiklerimizle aramıza ayrılık diye girip canımızı acıtması?

İşte o toprak, bazen "Bizi hiç bırakmaz" diye düşündüğümüz bir babayı, çok defa kalbini kırdığımız bir anneyi,
el kaldırdığımız bir evladı ya da aşkı gerçek anlamda yaşadığımız bir insanı hiç beklemediğin bir anda öyle bir alır ki bizden, sonra kendini ne toprağa kabul ettirebilirsin ne de kendi kendine hayata tutunabilirsin.

Sen sen ol ayrıldık diye üzülme.
Yaşarken ayrıldık diye sevin...

Sahi, sizin hiç toprağını bile sevdiğiniz birisi oldu mu?

Cennet kadar sevip cenneti bırakıp da gelmeyeceğini bilerek özlediğiniz birisi?

Peki ya mezar taşında yazan o ismi içinize bağıra bağıra okuduğunuz birisi oldu mu hiç? 

Belki ansızın topraktan çıkar gelir diye değiştirmediğiniz bir kapı kilidi, hep kahvesini içtiği fincanı, son kez başını koyduğu yastığı, bir kare fotoğrafını ya da rehberinizden silemediğiniz telefon numarasını her gün görüp de unutamadığınız birisi oldu mu hiç? 

Kim bilir belki tam da budur ayrılık? 

Sevgililer gününde gününü gün edenlere inat, sıra sıra yatan insanların yanından geçip aşk bildiğinin toprağına kavuşmak, o toprağı sulayarak aşkı acıyla harmanlayıp daha da büyütmektir ayrılık.

Doğum günü pastanın üstünde yer alan mumlara bir kardeşin, bir abinin veya bir ablanın olmayan eksik bir nefesiyle, yanan içini söndürmek istercesine daha güçlü üflemektir ayrılık. 

Bir bayram sabahı babası olmayan bir çocuğa bayramlık giydirerek onu mutlu etmek değil,  Farkında olmadan onun canını daha da acıtmaktır ayrılık.

Ya da yıllar önce ölmüş annesini bekleyen bir çocuğa, anneler gününde annesini geri vermiyorsa bu hayat,
İşte budur ayrılık...

Sırf üstünü örten birisi olmadığı için ,
Üstünü toprakla örtsünler istersin bazen.

Sahi, size de oluyor mu? Bana hep oluyor, hem de aniden...


-Canın Sağolsun-