Kolay değildir birşeylere ya da birilerine ‘elveda’ demek. Vedalaşmak öylesine zordur ki, veda anı geldiğinde ‘her hoşça kal bir merhabadır aslında’ sözü bile yetersiz kalabilir.
Çoğumuz veda etmeyi beceremeyiz. Sürekli bir bahane üreterek geride kalan her şeyi yada herkesi üzer gideriz... Veda etmek; her şeyi arkanda bırakıp gitmek değildir. Gittiğin yere her şeyden birer parça alarak beraberinde götürmektir biraz. Belki geride ufak bir mektup, ufak bir not veya minik bir hediye bırakılarak gidilebilir. En makbul yöntemleri de budur. Sessizce uzaklaşmak, arkanda bir iz bile bırakmadan ufak ufak kaybolmak ortalıktan, en kötüsü işte... Hep bir merak bırakır geride, kızgınlık, öfke...
Her ne şekilde olursa olsun bir raconu olmalıdır veda etmenin. Giden yada kalan olmak önemli değildir veda etmek bir şekilde sıcak bir insanlığı barındırmalıdır içinde."Ben vedalardan haz etmem", "kimseye veda etmeden basar giderim" tarzı üçüncü sınıf kahraman repliklerinin olduğu veya Red Kid'e özgü cümleler, sımsıcak bir merhaba ederek aslanlar gibi giden birinin yanında pek muteber değildir. Kısacası, kim ne bok yerse yiyebilir, lakin veda etmeyi bilmelidir.
Bir çok çeşidi vardır veda etmenin. Mesela bir yakınınız amansız bir hastalıkla aylarca savaştıktan yenik düşmüşse, veya çok sevdiğiniz bir kıyafetinize artık sığamıyorsanız, çoğu zaman olduğu gibi her seçiminizin size kaybettirdiklerine, kısacası her gün ölüme biraz daha yaklaştığınız şu hayatta sadece sevebileceğiniz herhangi birine veya bir şeye veda etmek zorundaysanız;
yürürken,
yalnız veya kalabalık,
rüzgar size her tanıdık bir koku getirdiğinde,
soğuk bir memlekette yaşıyorsanız ağzınızdan çıkan dumanın havaya zarafetle yükselişini her seyredişinizde,
sigara sevmeseniz bile çakılan her çakmakta,
seviyorsanız çekilen her ilk nefeste,
söndürülen her izmaritte,
uyurken her gece lambayı kapatıp karanlık boyunca her yatağınıza ilerlediğinizde ,
yastığınıza kafanızı koyduktan sonra onun soğuk olduğunu her hissedişinizde,
herhangi bir kapıyı açmak için elinizi uzattığınızda, herhangi bir kapıyı kapattığınızda ,
evden çıkarken ayakkabınızı her bağlamak için yere eğildiğinizde,
duşa girdiğiniz zaman suyun ısınmasını her beklediğinizde,
duştan çıkarken havluya sarılmadan geçen o her soğuk anda,
restoranda oturup sipariş ettiğiniz yemeğinizin gelmesini her beklediğinizde,
yeni tanıştığınız biriyle,
ismini size söylemeden geçirdiğiniz her anda,
her yere düştüğünüzde,
her yerden kalktığınızda,
sabah erken kalkıp çalışırım düşüncesiyle yatağa her girdiğinizde,
kendinize her yalan söylediğinizde ,
telefona her mesaj geldiğinde ,
her mezarlıktan geçtiğinizde,
umut dolu bir film izlediğinizde ,
herhangi bir yansımada kendinizi her gördüğünüzde ,
birini her beklediğinizde,
birini her beklettiğinizde,
ortak bir hatıranızın olduğu bir müzikte, içkinizin her ilk ve son yudumunda,
bilgisayarınızın veya televizyonunuzun açılmasını her beklediğinizde ,
girdiğiniz her kuyrukta, kucaklaştığınız veya hoşça kal dediğiniz herhangi birinde,
o insana veya o şeye benzeyen herhangi bir şey gördüğünüzde,
ya da her şeyi ona veya o şeye benzetmeye başladığınızda,
kalmışsa eğer bir tutam umut düşünceye her yenildiğinde,
bu ve benzeri anlar hafızanıza her kazındığında....
anlayınız ki her vedadan geriye yüzünüzde olmasa bile aklınızın en size ait ucunda tatlı ama buruk bir tebessüm kalıyor, yaşayabilmiş olduğunuz için. ve her veda kendi içeriside bir bekleyeni doğuruyor.
Hoşça kalın. Mutlu kalın. Bu arada unutmayın her hoşça kal bir merhabadır aslında!
Hüseyin Türker