26 Haziran 2016 Pazar

Malum Zaman Yine..

Yaz ayları, sıcaklar, susuzluk, tatil hevesleri falan derken malum zamana tekrardan adım adım gidiyoruz. Her geçen dakika bir şeyden uzaklaşıyorken her geçen dakika ise başka bir şeylere yaklaşıyoruz.

İki ucunda da iyi şeyler olmayan bir değneğin sağından soluna, solundan sağına gidiyoruz. 

Geçmiş peşimizi bırakmıyormuş gibi tur bindirip ileriden önümüze çıkıveriyor en olmadık zamanlarda. Belki güneşin önüne geçiyor. Her yer aydınlıkta iken tıpkı tutulmuş güneş gibi karanlıkta bırakıyor bizi. Geçmişin gölgesinden bir türlü kaçamıyoruz. 

Arkamıza bakıp koştuğumuzda ise yolumuza bir taş olarak çıkıyor ve taşa takılarak düşüyoruz bu sefer de...

Evet ne demiştik? Malum zaman.. Ağustos ayı önce sıcakalrını hissettiriyor haziranıyla temmuzuyla birlikte ve sonra bütün karanlığıyla, bizden aldıklarıyla, kendisi için götürdükleriyle ve bütün ne varsa hepsini toplayıp önümüze kocaman bir dağ gibi getirip koyuveriyor. 

Kocaman ve dolu dolu 3 seneyi dalga geçer gibi tek seferde silip yok eden ama zeminde bıraktığı kırıntılarıyla her türlü zorluğu hazırlayan Ağustos yine geliyor. Hazırlıklarımızı ne kadar yapmış olsak da, her ne kadar bu sefer kötü şeyler olmayacak desek de, geçmişin izlerinden kurtulmak isterken yine ona tutulacağız gibi.... 

Sayın Ağustos ayı; 

Önce sıcakların geldi, adım adım da bunaltmaların geliyor. Ve nihayetinde sen geleceksin. Ama senin götürdüklerin, bu dünyadan çalıp ait olduğu yere döndürdüklerin.. Onlar ne zaman gelecekler?  En önemlisi 13. gününde götürdüğün bizi ilgilendiren kısmı orada saklı. Onu getirecek misin? 

Bizden, dünyadan koparıp başka alemlere götürdüklerinin yanına bizi ne zaman götüreceksiniz Sayın Ağustos? Yaptığınız hiç hoş bir şey değil. 

Yine sen gelirken; 

"Garip bir ağustos tadı damaklarımda,
Hiç yaz gibi değil, 
Bu mevsim yaz,
Ben gibi değil.. 
Ya ağustoslar bozuldu.. 
Ya da ağzımın tadı.."

Lanet ağustos, gelirken götürdüklerini de ağzımızın tadını da getirmeni rica ediyoruz.. 

Sevgilerimle..